top of page
  • Instagram

YAZILARIMIZ

Issız Adam

Issız Adam

Yönetmenliğini Çağan Irmak’ın üstlendiği Issız Adam,  çıktığı döneme damga vuran filmlerden birisidir. Fakat filmdeki klişeler, herkesin hayatında karşılaştığı; karşılaşmasa bile bir arkadaşı yüzünden şahit olduğu ilişki tipini gün yüzüne çıkarmaktadır. Belki de filmi bu kadar övgü almasının sebebi, herkesin bildiği fakat söylemeye cesaret edemediği şeyleri ortaya sermesi olabilir.Çünkü filmi izlerken seyirci ister istemez kendi hayatından bir parçaya şahit olmuş hissediyor. 


Filmin başındaki sahnelerde Cemal Hünal’ın canlandırdığı Alper karakterinin gündüzleri düzenli bir hayatı varken geceleri tek gecelik ilişkileri ve fantezileri olduğunu görüyoruz. İlerleyen sahnelerde Ada ile karşılaşan Alper, onu elde etmek için etrafında dönüyor. Alper, egosunu tatmin etmek için Ada’yı ulaşması gereken bir hedef olarak görüyor. Ada, Alper’e öncesinde onun gibi adamlarla çok karşılaştığını söylemiş olsa bile belki de Alper’in cazibesine takılıp kalıyor. Aslında buradan yavaş yavaş bir şeylerin farklı olduğunu fark ediyor izleyici. Düşününce hayatta da genelde böyle değil midir? Olmasını istemediğimiz şeylerin ortasında buluruz kendimizi. Ada’ya da olan bence bu tam olarak. Alper’in her şeyi düzeltmek için son bir şansı daha hak ettiğini düşünüyor, ancak ileride karşılaşacaklarından pek haberi yok. Birlikteliklerinin ardından ilk sabah aslında bir şeylerin garip olduğunu görüyoruz. Alper belki de her zamanki tavrını takınıp Ada’yla arasında geçenleri tek gecelik ilişkilerinde birisi yapacaktı. Fakat Ada, bunu fark ettiyor ve Alper’in evini terk ediyor. Aslında Alper’in Ada’yla kendini affettirmek için yanına gidip konuşmasıyla. Alper’in egosunun zedelenmesinin sonucu olarak “Onun beni değil, benim onu terk etmem gerekiyordu” bilinciyle yapıldığını düşünüyorum. Hani şey vardır ya “Ben bitti demeden bitmez!”. İşte tam olarak bunun biraz daha kibarlaştırılmış versiyonu gibi. 


Filmin devamında tekrar birlikte oluyorlar. Alper eski alışkanlıklarına geri dönmeye yeltense de Ada’ya bağlanma isteği veya artık düzenli bir ilişki kurma isteğinin daha ağır bastığını ve bu yeltenişinin sonuçsuz kaldığını görüyoruz. Filmi izlerken Alper’in bu davranışı seyirciden takdiri almış olsa da sonrasındaki davranışları ve Ada’nın da durum içindeki duruşu bu ikilinin arasındaki ilişkinin toksikliğini gün yüzüne çıkarıyor. 


Filmin ilerleyen sahnelerinde Alper’in annesini canlandıran Yıldız Kültür’ün Mersin’den gelişi ve Ada’yla tanışıyor. Evet, Ada’yla tanışması. çok norma;l fakat sonrasındaki sahnelerde Ada’nın Alper’in annesine olan yakınlığı biraz fazla göze batıyor. Çünkü Alper’le olan ilişkisi çok yeni olmasına rağmen az önce tanıştığı annesiyle bu kadar samimiyet içerisine girmesi kendini ilişkiye çok kaptırdığının belirtisi. İlişki konusunda öncesinde ufak da olsa sorun yaşadığın ve kendi tabiri ile “bildiğin” adamlardan olan Alper’e sonrasında tamamen inanıp annesiyle sanki kendi annesi konuşuyormuş gibi samimi davranmak ilişkiye kendini kaptırıp çoktan pembe hayallere saplandığının kanıtı. Hatta Alper’in annesiyle daha ilk günden senli benli olmaları, onunla hiç tanımadığı birinin düğününe gitmesi abartı geldi bana. Aynı zamanda Alper’in annesine davranışları son derece rahatsız ediciydi. Egosundan dolayı kendisini büyüten kadını hor görmesine maruz kalmak Alper’e dair umutlarımızın tamamen söndüğü andı. Çünkü annesine böyle davranması “Acaba kadınlara nasıl davranıyordur?” sorusuna cevap veriyor. Kendisini büyüten, kendi hayatında diğer herkesten çok emeği bulunan bir kadına böyle yaklaşması büyük bir red flag. Özellikle masada bağırdığı sahne, Alper’in içindeki asıl canavarla yüzleştiğimiz andı. Çünkü “gerçek” kendisini Ada’ya karşı artık daha fazla saklayamamış, bu durum karşısında gerçek Alper’i gün yüzüne çıkarmıştı. 


Ayrılma sahnesine gelmeden önce filmin çekildiği mekanlardan bahsetmek istiyorum. Çünkü hepimizin aşina olduğu Beyoğlu sokaklarında geçmekte bu hikaye. İzlerken “aa ben burda şöyle yapmıştım”, “şuna rastlamıştım” diyebileceğiniz bir mekan seçimi var. Aynı zamanda filmin tanıdık yerlerde geçmesi seyirciyi filmin içinde daha fazla çekiyor, seyircideki merak duygusunu kamçılıyor ve seyircinin senaryo ile kendi yaşadıklarını daha fazla bağdaştırmasına yardımcı oluyor. Issız Adam, bu sebeplerle mekan seçimi ve kullanımı olarak başarılı bulduğum yegane filmlerden biri. Çünkü bir filmi oluşturan senaryo, oyuncular, ses, ışık gibi faktörler kadar mekan da önemli ve yönetmen bunu iyi yansıtmış diyebiliriz. 


Ayrılma sahnesine gelirsek, tam da Alper’den beklenildiği gibi bir hareketle karşı karşıya kalıyoruz. Hatta izleyenlerin kalbindeki ufacık da olsa acaba düzeldi mi parıltısının yanar yanmaz söndüğünü görüyoruz. Ne demişler: Eşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir. Adanın ağzındaki lokma bitmeden söylediği o meşhur “Ayrılalım” sözüyle Ada’nın girdiği o ruh halini görüyoruz. İlk başta “Ben biliyordum”, demeler sonra ağlayıp kendini parçalamalar falan... Bu kısımda ben ce Ada haklı ağlamakta, ama belki de biraz abartıya kaçıyor. Yapması gereken tek bir şey vardı, o da evi direk terk etmek. Kalıp söyledikleri ve çaresizce çırpınışları biraz acınası bir hal yarattı bence. Ama bu ayrılma sahnesinin sonunda evden çıktığında Alper peşinden koşunca Ada’nın onunyüzüne söylediği “Karda donmak üzeresin, uyumak tatlı geldi ama öldüğünün farkında değilsin.” sözü izlerken beni gerçekten çok etkilemişti. Çünkü Alper, ayrılık sonrasıher zamanki tavrına devam etmiş olsa bile ileride olacakların farkında değildi. Bir de filmdeki toka sahnesi beni çok etkilemişti. 


Gerçekten hem çekim hem senaryo hem de oyuncunun performansını çok başarılı bulduğum bir sahneydi. İzlerken yürek burkan, müzikleriyle izleyiciyi olayın içine çeken bu sahnede Alper’in tokaya bakarak ağlayışı filmin imza yerlerinden birisi diyebiliriz. Ayrıca filmin bir başka can alıcı olayı da Ada ile Alper’in arasında geçen havuçlu kek muhabbet. Film boyunca maruz kaldığımız, her duyduğumuzda ufak bir gülümseme bırakan meşhur havuçlu kekin tarifini Alper’den bir türlü alamayan Ada’nın, filmin son sahnelerinde çocuğu ile internetten kekin tarifini bulup yaptığını öğreniyoruz. İzleyici burada da ayrı bir kalp kırıklığı yaşıyor. Çünkü Ada ve Alper için özel olan havuçlu kek, bir zaman sonra önemini yitirip normal bir havuçlu keke dönüşüyor. 


Filmin en son sahnesinde Ada ile Alperin yıllar sonra karşılaşıp birbirleri ile konuşuyorlar. Artık farklı dünyalarda farklı hayatları olan bu iki karakterin birbirlerini unutamamış olduklarına iç konuşmalarından şahit olsak da birbirlerine hayatlarını sanki çok iyi gidiyormuş gibi göstermeleri olayı daha da dramatikleştiriyor. 


Ayrıca Ada’nın ayrılıklarının ardından Mersin’e (Alper’in annesinin yanına) gittiğini öğreniyoruz. Bu bence ayrılık sonrası kesinlikle yapılmaması gereken bir davranış. Hatta bu davranış da ayrı bir red flag. Çünkü sadece 3 aylık bir ilişkinin bitmesiyle bu hale gelen birisi kim bilir daha uzun sürseydi nasıl olurdu dedirtiyor insana. Buna ek olarakfilm boyunca Ada karakteri bana çok güçsüz gösterilmiş gibi geldi. Aşk acısı çekiyor olması, Alper’siz kendini kaybetmiş gibi davranması gerektiği anlamına gelmiyor sonuçta. Ayrıca Ada’nın Alper’in kendinden aldıklarına karşılık onun plaklarından bir tanesini alması ve evinde onu dinlemesi de rahatsız edici ve çocukça geldi. Evet, seviyorsun. anladık ama sonuçta evlenmişsin, hatta çocuğun olmuş. Kendi hayatına devam ederken onu tamamen silmek yerine hayatına dahil edip kendini mahvetmenin mantığını göremiyorum. Ada’nın saçma davranışları ve Alperin “ıssız adam” hareketleri izleyicileri sinir etse de bu film izleyicilerinden ve benden geçer not aldı diyebiliriz. Bir de son olarak filmdeki müzik kullanımından bahsetmezsem olmaz çünkü seçtikleri müzikler gerçekten hem hikayeyle hem de mekanlarla çok uyumlu. Filmi başarılı kılan en önemli unsurlardan birisi de bu uyum tabii ki. Bu filme 10 üzerinden puanım 8.5. Eleştirimi film ile daha da ünlenen şarkılarından birisi olan “Anlamazdın” ın birkaç dizesiyle bitirmek istiyorum. Sizi öpüyorum, seviliyorsunuz <3


Yazan: Sena Nur Keleş

Editleyen: Elif Peren Yıldız

Comments


BİZE ULAŞIN!

bottom of page